BLOG Kabul Etmek ve Bağışlamak Hayati Öneme Sahiptir! Ho'oponopono felsefesi; öncelikle olanı ‘’kabul et ve bağışla’’ ritüelini içerir! Bağışlamak, güç ve sevginin önemli bir işaretidir. Bizim yetişmiş olduğumuz kültür sebebiyle çoğu zaman affetmekte zorlanıyoruz. Hawaii kökenli geleneksel bir yaklaşımı içinde taşıyan kadim köklü bilgiye göre muhatabımızı affetmenin bir yükü-suçluluk yükünü hafiflettiğine inanılır. Bu inanış ‘’kendimizi affetmek zorundayız ve içimizde bulunan acıyı unutmalıyız’’ felsefesine dayanmaktadır. Ancak bağışlamak ve bir o kadar da affetmek çok daha fazlasını ifade eder. Bağışlamak, kabul etmek anlamına gelir. İnsanın en zorlandığı şey içinde bulunduğu durumu kabul etmemesinden kaynaklanır. Sorunun adını koymadan ve sorunu kabul etmeden çözüm üretmek mümkün değildir. Bu sebeple öncelikle kabul etmek gerekir. Kabul etmenin birinci koşulu ise bağışlamaktadır. Zaman hızlıca akıp gidiyor. Dün yaşadıklarımızın ve yaptıklarımızın hiçbir karesini geri almamız mümkün değil. Madem zamanı geri alamıyoruz o anlara takılıp yaşamımızı zehir etmenin bir anlamı var mı? Bir bilgisayarı göz önüne getirin. Bilgisayardaki tüm dosyaların masa üzerinde açık olduğunu düşünün! Bilgisayar ne kadar seri çalışabilir ki? Bizim de geçmiş dosyaları açık bırakmamız, onları sürekli düşünmemiz hem kendimizi hem başkalarını suçlamamamız bir çözüm olmayacaktır. Tam tersi bizi gerecek, uykularımızı kaçıracak, dikkatimizi dağıtacak ve üretimimizi azaltacaktır. Bunu tersine çevirmenin birinci adımı ve olmazsa olmazı dosyaları kapatmaktan geçer. Yani bağışlamamızı gerektirir, geçmişe olan bağlantılarımızı sorunsuz hale getirmek için bağı çözmek, bağışlamak ve affetmemiz gerekir. Ho’opononpono Hawaii kadim bilgisi güçlü bir affetme ritüeli; enerjinizi ve yaşama sevincinizi çalan, bizi sürekli suçlayan ve suçlu aramaya iten o kısırdöngüden çıkaran yaklaşımı içinde barındırır. Ho’opononpono ritüeli başta kendimiz olmak üzere tüm insanlığı, doğayı, evreni koşulsuz olarak sevmemizi ve ona bağlı olduğumuzu hatırlatıyor. Ne kadar ön yargımız varsa evrendeki bu titreşime dahil olmadığımızı gösteriyor. Olumsuz düşüncelere sahipken evrenden kopan titreşimleri olumlu yönde hissedemeyebiliriz. Ancak affettiğimizde ve bağışladığımızda kapanmış olan kapıların tekrar açılma fırsatı vardır. İşin iyi yanı; affetmek veya bağışlamak için hiçbir hazırlık gerekmez, herhangi bir zamanda gerçekleştirilebilir. Bağışlamak için sadece yürekten içimizdeki çocuğun sesine kulak vermek ve kalbimizden gelen o saf sevgiye odaklanmak yeterli. Peki bu kadim bilgi bize ne öğretiyor? Kabul etmeden çözüm üretmek mümkün değildir. Yıllar önce rehberim rahmetli hocam Prof. Dr. Horst Ferdinat Herget’ten öğrendiğim bir şey var; ‘’Hastalığı kabul etmek tedavinin %50’sidir’’ diyordu. Bu tüm hastalıkları yenmek ve sağlık olmak için de geçerlidir. Hocamın bu kadim bilgi yaklaşımı ile aynı kaynaktan beslendiğini görüyorum. Sevgi evrenseldir ve koşulsuz sevgi en büyük güçtür. Kabul etmek, affetmektir aynı zamanda bağışlamak ve hatta akışına bırakmaktır. HO'OPONOPONO HAWAİİ AFFETME RİTÜELİ Ho'oponopono Hawaii ritüeli kadim bilgelerini incelediğimizde her zaman bağışlamanın, affetmeninin büyük şifalandırma gücünü biliyorlardı. Bunu hem birey hem aile hem çevre ve hem de insan topluluğu olarak yıllardır uyguluyorlar. Her ne kadar batıda bilinilirliği son 20 yıla dayansa da Türkiye’de anlaşılması çok daha yenidir. Yapılan birkaç kitap çevirisi olmasına rağmen bu kadim bilgi hala sınırlıdır. Ho'oponopono bağışlama ritüeli yüzyıllardır Hawaii kültürünün bir parçası olmuştur. Tercüme edildiğinde "bir şeyi düzeltmek" veya "bir şeyi düzenlemek" anlamına gelir. Aslında regülasyon tıbbı yaklaşımında bahsettiğimiz yeniden düzenlemek ve vejatatif diğer adıyla otonom sinir sisteminin düzenlenmesinin spritüel boyutudur. Hawaii kökenli olan bu kadim yaklaşım olan Ho'oponopono bize kendimiz, duygularımız ve eylemlerimiz için sorumluluk almamızı öğretir. Yani taşın altına elimizi koymamız gerektiğini kavratır ve başkalarını suçlamayı bırakmamız gerekir. Sorunu kabul ettiğiniz an sürekli duyduğumuz suçluluk hissi yerini çözüm ve sevgi almaya başlar. Sevgi tüm canlılar için en büyük güçtür. Kabul edip başladığımızda daha önce hiç farkında olmadığımız büyük bir enerji açığa çıkar. Bu açığa çıkan enerji ‘’Ohana itici gücü olarak’’ tanımlanıyor. Dünyadaki tüm canlı varlıkları içeren Ohana; ailemiz ve atalarımız, tüm insanlar ve hayvanlar, doğa kısaca tüm dünya... Ho'oponopono ritüeline göre yeryüzündeki tüm canlılar arasında derin ve ayrılmaz bir bağ olduğuna inanılıyor. Bu inanışa göre şifalanmanın sevgi ile başlayacağına inanılır. Öncelikle kendimiz ve çevremiz ile ne kadar barışık olursak ve bağlarımızı ne kadar sadeleştirirsek evrenle olan güçlü bağımızı daha fazla hissedeceğimizi varsayar. AFFETME VE BAĞIŞLAMA RİTÜELİ ETKİLERİ NELERDİR? Ho'oponopono bağışlama ritüeli rezonans fikrine dayanır: gördüğümüz, hissettiğimiz ve algıladığımız her kişiyi bilmeden etkiliyoruz. Kişinin tepkisi olmadan hiçbir şey olmaz. Kısacası bu ritüel tüm evrenle titreşim içinde olduğumuzu varsayar. Ho'oponopono Ritüeli: Öncelikle kendimizi dolayısıyla çevremizi iyileştirir. Acı veren ve yorgunluk yapan düşünceleri, bizi hasta eden yanlış kalıpları ve ilişkilerdeki sorunları çözer. Olanı kabul etmenin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Kabul etmenin sorunları çözmenin ilk önemli adımı olduğunu kavratır. İyimserliği öğretir. Mutluluğun, sağlığın ve huzurun tüm canlıların hakkı olduğunu kavratır. Bağışlama ritüeli çok basit beş cümleden oluşur. Bu ritüeli Hawaii’liler sadece kendileri için değil, aynı zamanda aile üyeleri, sevdikleri, hayvanlar, atalar ve doğa için de yapar. Önce iç dünyanı, sonra çevreni ve daha sonra tüm evreni sevgi ile beslemek anlamına geliyor. Bu kadim bilginin kaynağına indiğimizde aslında Ohana'da çevremizdeki her şeye bağlı olduğumuz ve titreşim içinde olduğumuz anlamına geliyor. Gözümüzle gördüğümüz madde diye algıladığımız şeylerin aslında foton cisimciklerinde oluşan titreşim dalgaları olduğunu biliyoruz. Kuantum fiziği bunun böyle olduğunu yıllardır tanımlıyor. Ho'oponopono ritüeli kendimiz ile birlikte aynı zamanda çevrimizdekiler için de bir değişiklik yarattığımızı varsayar. Kendimizi gülümsettiğimizde titreşimde olduğumuz her şeye de olumlu yönde katkı sunarız.. HO'OPONOPONO'NUN BEŞ HAREKETİ ‘’SENİ AFFEDİYORUM, SENİ BAĞIŞLIYORUM’’ Bu cümle ile kendimize, duygularımıza, insanlara ve çevremize gönderdiğimiz sinyallere karşı sorumluluk alıyoruz. Olumlu düşünceler mi? Karşı tarafa yeni bir güç verme, yeni aşkı hissetme ve olanı kabul etme izni veriyoruz. Kendinizi suçlamayın ve kendi benliğinizle iletişim kurun. Hawaii kültüründe suçlama yoktur. Herkes her şeye eşit derecede dahil olur; herkesi etkiler ve ancak tüm sorunlar birlikte çözülebilir. Biz dünyayız… ‘’AF DİLİYORUM, BENİ BAĞIŞLAMANI İSTİYORUM’’ Bu cümle ile karşımızdakinden güç, sevgi ve enerji almamıza izin vermesini istiyoruz. Böylece hem olumlu hem de olumsuz duyguları daha kolay kabul etmeyi öğrenebiliriz. Çünkü olumsuz etkileri tamamen reddedersek, evren olumsuz etkileri daha da kötü bir şekilde geri gönderir ve sonsuz bir döngü oluştururuz. ‘’KENDİMİ BAĞIŞLIYORUM, KENDİMİ AFFEDİYORUM’’ Bizim için vermek kolaydır: İltifat ederiz, yardım teklif ederiz, başkasını affederiz. Ancak bunları kendimiz için yapmak genellikle zordur. Sevgiye izin vermemize, duyguları ve sinyalleri almamıza izin vermeliyiz. Kendimizi affettiğimizde, kalbimizi dünyaya açarız, hayatın içeri girmesine izin verir ve çevremizdeki her şeyle bağlantı kurarız. Hem kendimiz hem de birbirimiz için sorumluluk alırız ve potansiyelimizi geliştirebiliriz. ‘’SENİ KOŞULSUZ SEVİYORUM’’ Bizi incitmiş ya da olumsuz yönde etkilemiş birisine bu sözleri söylemek zor görünüyor. Ama bunu yaparak karşınızdakine de sizin kadar değerli olduğunu söylüyorsunuz. Bu cümle yani ‘’seviyorum’’ Ohana'nın temel fikrine dayanmaktadır. Hepimiz biriz, birbirimize bağlıyız ve en iyi durumda her zaman göz hizasında buluşuyoruz. Aynı şey bitkiler, hayvanlar ve doğa için de geçerlidir. Hiçbir şeyin değerini düşürmemeliyiz, bir çatışmayı çözmenin tek yolu budur. ‘’KENDİMİ VE İÇİMDEKİ ÇOCUĞU SEVİYORUM’’ Bu cümleyle kendimizi kabul ediyoruz. Çevremizdeki insanlar ve doğa kadar önemli olduğumuzun farkına varıyoruz. Kendimizin değerini düşürürsek dışarıdan da olumlu bir yanıt alamayız: Dostça bir sözü hak etmediğini düşünen biri de bunu anlamaz. Kendimize inanıyoruz.. Eşsiziz… Hala dünya ile biriz… Var mısınız güne güzel bir ritüel ile başlamaya? Benim yıllar önce limbik sistem için gerek ferdi ve gerekse toplu meditasyon için önerdiğim ve her gün yaptığım bir ritüeli hayatımıza koyalım. Boy aynası karşısında olduğumuz yerden yürüyelim. İki dakika kadar sadece aynada kendimizi gözlemleyip izleyelim ve gözlerimiz başta olmak üzere tüm yansımalarımıza bakalım. Sonrada sol kolumuzu sola açarak dönüp ‘’geçmişimle barışığım’’ Her iki elimizi öne doğru açıp avuç içine bakarak ‘’bugünüm ile mutluyum’’. Sağ elimizi sağa açıp başımızı sağa döndürüp ‘’geleceğimle umutluyum’’ diyelim. Bunları söylerken ve yaparken durmadan bulunduğumuz yerden yürüyelim. Bunu en az 5 dakika kadar yapalım ve yürüyüşü tempolu bir şekilde hızlandıralım. En sonunda durduğumuzda ‘’kendimi seviyorum, evreni seviyorum, ruhum, zihnim, bedenim, bütünlük için mutluyum, mutluluğu hak ediyorum’’ dedikten sonra bir iki dakika çılgınca gülelim. Güne böyle başladığında kendinizi daha enerjik hissedecek ve günün keyfini çıkaracaksınız. Dr. Hüseyin NAZLIKUL, M.D., PhD. IFMANT = Uluslararası Nöralterapi Federasyonu Başkanı Bilimsel Nöralterapi Regülasyon Derneği Başkanı