Açlığınız fiziksel mi duygusal mı kontrol edin
Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...11-12-2022
Yıllar süren araştırmalarım ve kendi deneyimlerim sonrasında bir sonuca vardım: Herkes için doğru tek tip diyet diye bir şey yok. Fiziksel koşullara bağlı olarak herkes farklıdır ve çok farklı ihtiyaçları vardır.
Her şeyden önce JERF (Just eat real food) prensibi: Sadece doğal ve gerçek gıdalar yiyin. Büyükannenizin gençliğinde yiyecek olarak tanımayacağı besinlerden kaçının. Bu, yüksek oranda işlenmiş ve fazla içerikten oluşan her ürün anlamına gelir. Ne kadar yediğinize, konserve ürün olarak ne satın aldığınıza ve bunları nasıl azaltabileceğinize bakın. Temel gıda malzemelerinden (patates, et, sebze, zeytinyağı...) evde kendinize ne kadar çok yemek pişirirseniz o kadar iyi hissedersiniz.
ÇOK FAZLA TÜKETİLEN GIDALAR NE YAPAR
Çok fazla tüketilen gıdalar, bağırsak florasında dengesizliğe neden olduğu için kan şekeri dalgalanmalarına ve insülin direncine yol açar veya mideyi ağırlaştırır, çünkü sindiremezsiniz. Çok az gıda tükettiğinizde ise vücudun düzgün çalışması ve enerji sağlaması bozulur. Metabolik tipinizi davranışlarınız, belirtileriniz, karakter özellikleriniz ve yiyeceğe reaksiyonlarınız hakkında sorular sorarak belirleyebiliriz. Örneğin; kronik sağlık problemleriniz, iştah ataklarınız ve hipogliseminiz varsa; öğün atlayamazsanız, daha fazla protein ve yağ tüketmeli, karbonhidratları azaltmalısınız.
Temelde her bireyin beslenmesi birbirinden farklı olmalıdır. Bu farklılıkların bir sebebi; bireysel bağırsak florasıdır. Ayrıca ne kadar enzim üretildiği ve vitaminleri aktif forma dönüştürme oranı da kişiden kişiye değişir. Bu nedenle bu bireysel farklılıkları hesaba katmayan beslenme çalışmaları veya tavsiyeleri uygulanmamalıdır.
Mineral miktarı olarak neye ihtiyacımız olduğu konusunda da farklıyız. Örneğin fazla protein tüketenler daha çok sodyum (tuz şeklinde) ancak daha az potasyum tüketmelidir. Yoğun karbonhidrat tüketenler ise daha az tuz tüketmelidir.
Her bireyin beslenme gereksinimleri, ömür boyu da aynı kalmaz! Bir bebeğin yaşlı bir bireye göre, bir ofis çalışanının profesyonel sporcuya göre, hamile bir kadının kocasına göre ve hasta birinin sağlıklı bireye göre farklı ihtiyaçları vardır.
Beyninizdeki tokluk sinyalleri sadece doğadaki belirli aminoasitlerin varlığı ile uyarılabildiğinden sadece doğal ve gerçek gıdalar tüketmeye özen gösterin. Günümüzde hazır gıdalar ihtiyaç duyduğumuz besin öğelerini bize sağlamadan bizi bağımlı hale getirmek üzere geliştirilir. Bir süre sonra paketli ürünlerden vazgeçemez hale gelirsiniz.
YEMEĞE BAŞLAMADAN ÖNCE AÇLIĞINIZIN FİZİKSEL Mİ DUYGUSAL MI OLDUĞUNA DİKKAT EDİN
Yemeğe başlamadan önce açlığınızın fiziksel mi duygusal mı olduğuna dikkat edin. Fiziksel açlık yavaş yavaş ortaya çıkar, duygusal açlık ise bir anda ortaya çıkar ve agresif bir yeme isteği uyandırır. Bu yüzden kendinizi çok fazla kısıtlamadan vücudunuzu dinleyin, akıllıca ve dengeli beslenin.
Yemeğimizin kalitesi ve onu nasıl hazırladığımız da çok önemlidir. Temel olarak gıdanın büyüdüğü toprağın kalitesi, tazeliği, hazırlık süresinin kısalığı ve hazırlık sıcaklığının düşük olması, o besini sağlıklı, besleyici ve antienflamatuar yapar.
Sebzeleri önceden kesilmiş formda satın almayın ve çok uzun süre saklamayın (ışık, oksijen ve ısı daha hızlı bozulmaya ve besin kaybına neden olur). Ayrıca ananas, muz, papaya veya avokado gibi birçok gıda, dünyanın diğer ucunda olgunlaşmamış olarak hasat edilir. Bu gıdalar, ağaç yerine depoda olgunlaşır, böylece ürettikleri aminler ile sağlığa yararlı etkileri azalır.
Uzun süreli depolama, kurutma ve fermantasyon (örneğin, kakao ve kahve) genellikle küf sporlarına ve dolayısıyla mikotoksinler (aflatoksin, okratoksin A) ile kontaminasyona neden olur. Hayvanlar, küf bulaşmış tahıl ve atıklarla beslenmezse hayvan ürünleri birçok kişi için kesinlikle daha tolere edilebilir olacaktır. Tabii ki en iyisi, etleri de meralardan (çevre için de daha iyi) elde etmek olacaktır.
Hayvanlar genellikle parazit yüklüdür, o yüzden eti mümkün mertebe pişirerek tüketmenizi tavsiye ederim. Bazı besin maddelerinin sadece ısıtıldığında uygun olduğu da doğrudur! Burada önemli olan buharda veya düşük sıcaklıkta pişirme yöntemlerine odaklanmaktır. Düdüklü tencere ile hazırlama yöntemi de sağlıklıdır, kısa hazırlama süresi belirli besin öğelerini korur. Yüksek sıcaklıkta kızartma yöntemleri tercih edilmemelidir. Yemeği pişirdikten sonra yeterli yağ eklemek, yağların oksidasyonunu önlemek için en sağlıklı olanıdır.
Ne kadar çok yediğinizden önemli olan şey; yediklerinizden ne kadar zevk aldığınızdır. Parasempatik sinir sisteminiz aktive edilmelidir, bu da sabit bir kalp atışı ile rahat olmanız, diğer taraftan başka herhangi bir iş yapmamanız, haberleri izlememeniz veya hoş olmayan bir aile sohbeti yapmamanız gerektiği anlamına gelir. Yemekten hemen önce veya sonra herhangi bir spor yapmamalısınız (bu aktivite, sakin, meditatif bir yürüyüş olsa bile). Yemeğinize küçük bir meditasyon gibi yaklaşmaya çalışın. Lezzetli kokuyu alın ve sebzelerin parlak renklerinin tadını çıkarın!
BEYİNDE BAŞLAR
Sindirim beyinde başlar! Tükürük bezlerine, midenize ve bağırsaklarınıza mesajlar gönderilir, vücudunuz yemeğinize hazırlanır, sindirim suları ve enzimler üretmeye başlar. Kulağa basmakalıp bir söz gibi gelse de şunu söylemek önemli: İyi çiğneyin! Zaten bağırsağınızın bir parçası olan ağızda düzgün bir şekilde parçalanmamış olan besinler, daha sonra sindirilemeyecektir. Bu da sindirim enzimlerinin düzgün çalışmasına fırsat vermeyecektir. Daha sonra bağırsak floranızda SIBO ve kandida gibi fırsatçı patojenler oluşur, disbiyozis gelişir.
Yeterince sıvı almak da aynı derecede önemlidir! Bu sıvılar, su veya madensuyu olmalıdır. Tabii ki bitki çayı ve sebze suyu da uygundur, ancak taze preslenmiş olsa bile konsantre şeker olan meyve suyunu tavsiye etmiyorum. Sıvı ihtiyacı, fiziksel harekete bağlı olarak herkes için farklı olabilir. Acıkmış olsanız bile önce bir yudum almalısınız, belki de yalnızca susadınız. Yemekle beraber su içmekten kaçının. Yemekten hemen önce mide sıvılarınızı seyreltmek veya ağır bir yemekten hemen sonra sindiriminizi yavaşlatmak istemezsiniz.
Bu konuda ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Antienflamatuar Beslenme Rehberi’’ kitabımdan faydalanabilirsiniz.
Hüseyin Nazlıkul
Odatv.com