Bir güzellik sırrı... Detoks

Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...

Detoks kelimesi modern tıpta kullanılmamaktadır, fakat kelimenin Almanca karşılığı olan Entschlackung (detoksifiye edici) Almanya’da oldukça sık kullanılan bir kelimedir. Bilindiği gibi, maddelerin işlenmesi sonucunda saf ürünlerin yanında, pislik yığını olan çeşitli artık maddeler de ortaya çıkar. Tamamlayıcı tıpta arınma deyince metabolik değişimler sonucu ortaya çıkan artık maddelerden arınma anlaşılır.

Toksinlerden arınma oruç tutma, terleme kürleri, şifalı bitki çayları ve tentürlerle olursa da, en kalıcı tedavi bu konuda eğitim almış bir hekim tarafından uygulanabilir. Modern tıpta buna yer verilmez; karaciğer ve böbrekler zaten vücuttaki artık maddeleri dışarıya atar, ayrıca arınmaya gerek yoktur denir.

ZEHİR VE TOKSİNLERİN FARKI

Zehir doğrudan ve aktif olarak tahribat yapar. Toksinlerse metabolik değişimler sırasında ortaya çıkan artık madde yoğunluğudur. Toksinler ne zaman problem olur? Eğer vücut artığın tamamını dışarı atamıyor ve bu artık maddeler vücutta (kalça, göbek, ense, romatizma yumruları, lenf bezleri, bağırsaklar, çürük diş dipleri, bağdokuları vb.) depolanıyorsa, çeşitli problemlere neden olur. Hatta bazı kişilerin göbek, kalça veya ense bölgesinde toplanan yağ tabakalarının arasına da toksinler dolar. Toksinlerin en çok biriktiği organ ise bağdokusudur. Modern tıp bağdokusunu pek önemsememektedir, oysa artık bağdokusunun ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır.

Gelişim sürecine bakıldığında, bağdokusu bedenimizdeki en yaşlı ve en eski organdır. Nöralterapi sayesinde bugün işlevi daha iyi anlaşılmıştır. Bağdokusunun etkinliğiyle insan sağlığı üzerindeki önemi Pischinger ve Heine’nin temel maddeyle (matriks) ilgili yaptıkları bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.

Bedende biriken toksinler sadece şişmanlarda sorun teşkil etmez, zayıf insanlar için de aynı oranda tehlikelidir. Normal olarak sağlıklı bir insan vücudu toksinleri (ölü hücreler, yağlar, metabolik değişimler sonucu ortaya çıkan artık maddeler vb) ve zehri dışarı atar.

Tek taraflı sağlıksız beslenme, özellikle de aşırı hayvansal besinler stres, sigara, alkol ve kimyasal ilaçlar (özelikle antibiyotikler, kortizon, parasetamol vb) kanalıyla aşırı yüklenme ve bu maddelerin tamamen dışarı atılamaması nedeniyle vücutta aşırı zehirli madde yoğunluğu oluşur ve bağdokusu mikroplar için çok uygun birer yuvaya dönüşür.

Bağdokusunda birikmiş bu toksinlerin üzerine yerleşen bakteri, virüs ve mantarlar bağışıklık sistemi tarafından yok edilemez ve buradaki mikroplar sürekli zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler üretirler. Bu da vücudun bütün dengesini altüst eder ve çok çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur. Örneğin bağırsaklardaki yararlı bakteriler ve mantarlar aşırı miktarda metan gazı üretirler; bu da kişi gaz çıkarınca çok pis bir koku yayılmasına neden olur. Bazı kişilerde ise zehirli alkoller aşırı üretilir ve bu kişiler alkol içmedikleri halde ağızları alkol kokar. Bazıları da aşırı histamin üretir; bu histamin her türlü alerjinin sebebidir. Doktorunuz sizde aşırı histamin olduğunu saptayarak bunu dengelemek için kortizon ilacı veya iğnesi önerebilir.

Oysa salgı bezleri veya ana hücreler (mass cell) tarafından hangi hormondan kaç mikro, hatta nanogram salgılanması gerektiği beyin tarafından tayin edilir ve hipofiz bezine emir verilir. O da böbreküstü bezleri, tiroit bezleri, testisler, yumurtalık vb organlara hangi hormondan ne kadar üretilmesi gerektiği konusunda talimat verir ve hormon yeterli derecede üretilir.

Peki, bağırsaklardaki zararlı bakteri ve mantarlar tarafından üretilen histamine karşı beyin tedbir alabilir mi? Hayır. Neden? Çünkü mantarlar ve zararlı bakteriler yabancıdır ve beynin kontrol alanı dışındadır. Bu nedenle kişiler, doktorların alerjiye karşı yazdığı kortizona bir ömür boyu devam etmek zorunda kalır ve bu da ne yazık ki tedavi edici değildir. Çözüm, vücudu mantar ve zararlı bakterilerden arındırmaktır. Bu da ancak bu işi bilen bir uzmanın denetiminde yapılacak kapsamlı bir detoksifikasyonla mümkündür. Yapılması gereken iş, sivrisineği öldürmek değil, bataklığı kurutmaktır.

Et ve peynir gibi ağır hayvansal besinler vücudun asitleşmesine neden olur, asitlenen vücudu arıtmak için genellikle çeşitli ilaçlar alınır. Fakat sağlıklı beslenip vücudu aşırı yormamak ve toksinlerin oluşmasına engel olmak gerekir. Eğer toksin oluşmuşsa bu yok edilmelidir, bu da ancak kapsamlı bir detoks programıyla mümkündür.

Bedende birikmiş olan toksinler atılmazsa ne olur? Toksinler kan damarları, lenf bezleri ve damarları, organlar, bağdokuları, çürük diş dipleri, çene ve eklemlerde yoğunlaşır. Bağdokusuna yerleşmiş toksin birikintileri üzerine yerleşen mikroplar da kendilerine daha kolay faaliyet alanı oluştururlar.

Bu da romatizma, gut hastalığı, her türlü iltihaplı hastalık, lenf bezlerinde şişme, damarlarda yağlanma, dokularda asitleşme ve tıkanmaya sebep olur. Hücrelere besleyici maddeler (vitamin, mineral, aminoasitler, glikoz vb) ve oksijen yeterince giremez.

Bağdokusuna yerleşmiş olan toksinler arteriyoskleroz, yani damar sertliği ve yağlanmasına sebep olur. Arteriyoskleroz 20 yaşında bile görülebilmektedir. Günümüzde gençler genellikle besin değeri olmayan fast foodla beslenmekte ve soft içecek denen kola ve fanta gibi aşırı şekerli içecekler içmektedirler. Damar sertliği beyin, kalp, iskelet kasları ve cinsel organlarda fonksiyon yetersizliklerine sebep olur. Kanda kolesterolün artması ise çok daha sonra ortaya çıkar. Kolesterol önce dokularda, eklemlerde ve damarlarda yoğunlaşır, sonra da kanda görülmeye başlar. Bunun tedavisi sağlıklı beslenme, sağlık orucu, nöralterapi, alkali su, kolon hidroterapi, kısacası kapsamlı bir detoks programı uygulamakla mümkündür.

Bedende, yani bağdokusunda birikmiş toksinler sokakta biriken çöpler gibidir. Çöpçü gelmezse sokaklar çöpten geçilmez ve salgın hastalıklar kısa sürede yayılır. Hücre, hücre araları, dokular ve organlardaki toksinler lenf sistemi ve kanla dışarı taşınır. Metabolik değişimler sonucunda vücutta aşırı miktarda asit oluşur. Bu asit, su ve karbondioksite dönüşerek dışarı atılır. Fakat sürekli yanlış beslenilirse toksin birikimi yoğunlaşır ve dışarı atılmak yerine dokular, damarlar, bağırsaklar ve eklemlerde depolanır. Bu nedenle ilk ve en önemli şart, doğru beslenmektir.

Sağlıklı kalabilmenin ve sağlıklı yaşayabilmenin en önemli faktörü kılcal kan dolaşımıdır. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim vb besleyici maddelerin hücrelere ulaşması ve mikroplarla mücadele eden maktofaj, T ve B Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşmaları buna bağlıdır. Bu nedenle kapsamlı bir detoks programının yanı sıra sağlıklı ve doğru beslenmek şarttır.

Öncelikle hayvansal gıda tüketimi azaltılmalıdır. Özellikle peynir çok az yenmelidir, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur. Siyah çay ve kahve azaltılmalıdır, çünkü mide ve bağırsakları tahriş ederler.

Bağırsaklarda meydana gelen enflamasyon sonucu vitaminler, mineraller ve aminoasitler yeterince emilmez ve çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkar. Bu durumda et ve et ürünlerine 5-6 ay ara vermek gerekir, çünkü asidoza sebep olurlar.

Unutmayın ki detoks programı, bedeni toksinlerden arındırdığı gibi kişinin bağışıklık sistemini de güçlendiren önemli bir tamamlayıcı yaklaşım şeklidir. Ancak bu iş diyetisyenlere bırakılmayacak kadar karmaşık ve kapsamlıdır. Çünkü nöralterapi ayağı olmayan bir detoks programı topal sayılır.

Odatv.com