Buğdaydan neden uzak durmalı

Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...

Gluten, son yılların özellikle genetiği ile oynanmış buğdayın tüketilmesi ile karşımıza çıkan sorunlarla adından daha çok bahsettiren buğday proteinidir.

Buğdayda yaklaşık 30 farklı tür protein bulunur, bunlardan yalnızca ikisi (glutenin ve gliadin), suyla karıştırıldığında gluten olarak bilinen esnek maddeyi oluşturur. Tek başına gluten, sakıza benzeyen bir maddedir. Buğday unu suyla karıştırılıp yoğrulduğunda, bu iki protein suyu tutar ve esnek gluten zincirlerini oluşturmak üzere birbirine bağlanır. Gluten, hamurun güçlü yapısından, ağsı yapısından sorumludur. Gluten olmadan istenilen hamur yapısı oluşamaz ve ekmek mayalanamaz. Unlu mamullerin yapısını sağlayan madde olan gluten; çavdar, arpa ve yulaf gibi diğer tahıllarda da bulunur.

Gluten bir seri farklı proteinin karışımıdır ve bu proteinlerden bir tanesi gliadindir. Gliadin, gerek çölyak hastalığı gerek de gluten hassasiyetinde başlıca problemdir.

Günümüzde çölyak hastalığı ile gluten hassasiyeti çok sık karıştırılıyor. Oysa bu iki tablo tamamen birbirinden farklıdır. Gelin bu iki klinik tablonun neler olduğun inceleyelim:

1. ÇÖLYAK HASTALIĞI

Bu hastalıkta glutende bulunan gliadin proteinine karşı antikor (vücudun yabancı kabul ettiği maddelere karşı ürettiği savunma maddesi) üretimi vardır. Vücudun kendi bağışıklık sistemi hasara neden olmasından dolayı otoimmün bozukluk olarak kabul edilir. Gliadine karşı gelişen antikorların sebep olduğu enflamasyon, bağırsaklarda emilimi sağlayan villus adlı yapıların bozulması ile incebağırsaklarda hasar oluşturan bir hastalıktır. Bu hastalar gluten içeren yiyecekler yediklerinde özellikle incebağırsaklardaki villuslar kaybolur, düzleşir ve görevini yapamaz hale gelirler. Villusların asıl görevi alınan besinlerin emilmesidir. Ancak gluten teması ile hastalanan villuslardan kişi ne kadar çok yerse yesin emilim tam olarak gerçekleşmediği için iyi beslenemez. Devamlılığı bağırsak tabakasının zedelenmesine yol açar. İncebağırsak böylece sindirim ve emilim işlevini yerine getiremez hale gelir ve birçok besin maddesi, öncelikle yemeklik yağlar ve yağda çözülen vitaminler kısmen emilir ve sindirilir. Bunun sonucu yağlı dışkı artışı ve yağlı ishaldir.

Çölyak hastalığı genetik bir hastalıktır. Bazen hastalık herhangi bir ameliyat, hamilelik, doğum, viral bir enfeksiyon ya da şiddetli duygusal stresten sonra tetiklenerek yaşamın herhangi bir bölümünde ortaya çıkabilir. Henüz hastalığın mekanizması yeterince açıklanmamış olsa bile düzenli diyet uygulaması ve nöralterapinin faydalı olacağı bilinmektedir.

Anne sütü alım süresi ve gluten içeren yiyeceklerin hangi yaşta yenilmeye başlandığı gluten enteropatisi ortaya çıkma zamanını etkileyen temel iki faktör. Anne sütünü uzun süre alanlarda ve gluten ile geç tanışanlarda hastalık daha geç yaşlarda ortaya çıkmaktadır.

Belirtiler sindirim sisteminde var olabilir ya da olmayabilir. Örneğin bir kişide ishal ve karın ağrısı olabilirken, diğer bir kişide aşırı sinirlilik, öfke veya depresyon olabilmektedir. Tüm semptomları ile tipik bir çölyak hastası yoktur. Hastalar şikayetlerin hiç olmadığı dönemden şiddetli gaz, şişkinlik, ishal ya da emilim bozukluğundan dolayı kilo kaybı ile şiddetli vakalara kadar sınıflandırılabilir. Bu iki uç arasındaki hastalığın sık belirtileri şöyledir (aşağıdaki belirtilerden bir ya da birkaçı birlikte bulunabilir):

  • Açık renkli ve kötü kokulu dışkı, yağlı dışkılama, kronik ishal
  • Ağız içerisinde yaralar (aftlar), diş bozuklukları ya da mine kaybı
  • Ağrılı deri hastalığı (dermatitis herpetiformis), deride karıncalanma, uyuşma hissi ve renk değişikliği, kaşınma
  • Bacaklarda uyuşma, karıncalanma (sinirlerdeki hasardan dolayı)
  • Baş ağrısı, eklem ağrıları, kemik ağrıları, sık tekrarlayan karın ağrıları
  • Büyüme gelişme gerilikleri ve davranış değişiklikleri
  • Gaz, şişkinlik, ödem, halsizlik, yorgunluk, kaslarda kramp
  • Kilo kaybı, vitamin eksiklikleri, demir eksikliği anemisi

Hastalığın teşhisi çok kolay değildir. Çünkü belirtileri başka bağırsak hastalıklarının (Crohn hastalığı, ülseratif kolit, bağırsak enfeksiyonları, kronik yorgunluk sendromu vb.) belirtileri ile çok benzerdir. Çölyak hastalığında bağışıklık sistemimizin, gliadine karşı ürettiği özel antikorların kandaki tespiti tanı için çok anlamlıdır. Bunlar: Antigliadin, antiendomisyum, antiretikulin antikorlarıdır.

Eğer test sonuçları ve klinik belirtiler çölyak hastalığını işaret ediyorsa kesin tanı için bağırsak biyopsisi yapılabilir. Eğer kişi bulguların birkaçını kendinde görüyorsa, 2 hafta süreyle glutenli gıdalardan uzak durması dahilinde şikayetlerindeki anlamlı gerileme, hastalığın olup olmadığı konusunda bir fikir verebilir.

Glutensiz diyet, gluten içeren tüm gıdalardan uzak durmak ve onları tüketmemek demektir. Glutensiz diyet ile birçok kişide hastalık belirtileri durdurulacak, bağırsakların zarar gören kısımlarında iyileşme gerçekleşecek ve daha fazla zarar görmeleri önlenecektir. Diyetin başladığı günler içerisinde iyileşmeler de başlar ve incebağırsak genellikle tam olarak iyileşir. Bunun anlamı üç ila altı ay içinde villusların hiç zarar görmemiş gibi olması ve çalışmasıdır. Bu süre yetişkinler için iki yıla kadar çıkabilmektedir. Eğer bir kişi glutensiz diyete yanıt veriyorsa doktor çölyak hastalığının tanısının kesin olduğunu bilecektir. Çok nadir vakalarda eğer villus hasarı çok ileri ise glutensiz diyete cevap vermeyebilir.

Çölyak hastalığının tedavisinde glutensiz diyetin yanı sıra bağırsak florasının düzenlenmesi ve nöralterapi ile elde ettiğimiz sonuçlar sadece diyet ile elde edilenlere göre çok daha hızlı ve etkindir.

2. GLUTEN HASSASİYETİ

Bağırsak florasının ileri derecede bozuk olduğu durumlarda herhangi bir villus hasarı ya da gliadine karşı antikor (Antigliadin, Antiendomisyum, Antiretikulin) olmadan, bağırsak mukozasının geçirgenlik hasarına bağlı olarak glutene karşı hassasiyet meydana gelebilir.

Bağırsaklar gluten içeren ürünleri sindirmekte zorlanır. Bu durum çölyak hastalığı ile klinik olarak sık karışan geçici bir besin hassasiyeti tablosudur. Bağırsak florasının desteklenmesi, beslenmenin düzenlenmesi ve kontrollü diyet ile tedavi olan bir durumdur. Nöralterapi bağırsakların beslenmesini de artıran bir tedavi yöntemi olarak çölyak hastalığında olduğu gibi gluten hassasiyetinin tedavisinde de etkin bir yöntemdir.

Gluten hassasiyetinde gluten diyetinin iyileşinceye kadar yapılması yeterli iken, çölyak hastalığında ataklar olmasa da villusları tedavi olsa da kişinin glutensiz beslenmesine ömür boyu devam etmek gerekir.

Günümüzde gluten hassasiyetinin bu kadar sık görülmesinin nedeni kullandığımız buğdayın genetiğinin oynanmış olmasından kaynaklandığını düşünmekteyiz. Bu sebeple yakın geçmişe kadar buğday baş tacı iken, bugün sağlığa bütüncül bakabilen biz hekimler tüm hastalarımıza “Buğdaydan uzak durun” diyoruz.

“Ne kadar az tahıl o kadar çok sağlık.”

Bu konuda ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Güzel, Mutlu ve Sağlıklı’’ kitabımdan faydalanabilirsiniz.

Hüseyin Nazlıkul

Odatv.com