Burun akıntısı, ses kısıklığı, boğaz ağrısı veya öksürük şikayetiniz varsa... Enfeksiyonu önlemek için tüketilmesi gereken besinler

Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...

Soğuk algınlığı; burun akıntısı, ses kısıklığı, boğaz ağrısı ve öksürük şikayetlerine sebep olmaktadır. Çoğu kişi bu semptomları hafifletmek için genellikle eczaneden ilaç almaktadır.

Soğuk algınlığında temiz havada yürüyüş yapmak faydalı olabilir ancak hastalığın ilk evresinde istirahat önerilir.

Beslenmenin soğuk algınlığındaki etkisi nedir?

Beslenmenin bağışıklık sistemini üzerinde olumlu etkileri var mıdır?

Bedenin kendi bağışıklık sistemini desteklemesi, özelleşmiş hücrelerden, haberci maddelerden ve proteinlerden oluşan karmaşık bir süreçtir. Bağışıklık sistemimizin sağlıklı ve düzgün çalışması için yeterli miktarda hayati besin maddelerini de almamız gereklidir.

Peki, soğuk algınlığında hangi bileşenler ve besinler önemlidir?

Soğuk algınlığınız varsa yeterince vitamin, mineral ve eser element aldığınızdan emin olmalısınız. Bu besin öğelerini bol miktarda mevsiminde sebze, meyve ve tam tahıllı ürünler tüketerek karşılayabilirsiniz.

C Vitamin önemli bir radikal temizleyici ve güçlü bir antioksidandır

C vitaminin etkileri hakkında çok şey bilinmektedir. Bedenimiz C vitaminini maalesef kendisi üretemez, bu yüzden yiyeceklerle birlikte alınması gerekir.

C vitamini serbest radikalleri engelleyen ve zararsız hale getiren önemli bir antioksidandır. Soğuk algınlığı sırasında serbest radikallerin artığından yeterince C vitamini alınmalıdır. Sadece soğuk algınlığı dönemlerinde değil, normal zamanlarda da C vitamini almamız gerekir. C vitamini kuşburnu, turunçgiller, çilek, kivi, biber, maydanoz, dereotu ve brokoli gibi besinlerde bol miktarda bulunur. Bu yaşamsal gıdaları yeterince tüketmek soğuk algınlığının önlenmesine yardımcı olabilir.

ÇOK SIVI ALMAK, AZ YEMEK!

İnsanın sinir sistemi ateşli hastalıklarda, soğuk algınlıklarında temel olarak iştahın azalması ve susuzluğun artması ile tepki gösterir. Bu algısal strateji çok mantıklıdır. Çünkü vücut bütün gücünü virüslerle veya bakterilerle savaşmak için kullanmalıdır. Bu durumlarda ağır yemeklerin sindirilmesi enerjinin büyük kısmının harcanmasına neden olacaktır. Su gereksinimi enfeksiyöz hastalıklarda genellikle artar, bağışıklık sisteminin hücrelerinin su ihtiyacı karşılanırsa, hücreler daha hareketli ve saldırgan olurlar.

BALKABAĞI

Günümüzde soğuk algınlığında ilk tercih edilen besindir. Mukozaların vitamini olan A vitamininin öncüsü olan karotinoidleri 2 miligram gibi ortalamanın üstünde bir miktarda içerir. C vitamini, folik asit, piridoksin, E vitamini, magnezyum ve çinko (özellikle çekirdeklerde bulunur) içeriği de önemli miktarlardadır. Bu büyük top şeklindeki meyvenin bir diğer avantajı iştahı azalmış hasta çocukların bile zevkle yiyeceği kadar lezzetli olmasıdır.

Balkabağının yağ ve protein içeriği düşük olduğundan hastaların sindirim sistemini zorlamaz; buna karşılık % 91.3 oranında sudan oluşur ki, bu da yine hastanın artmış su gereksinimini karşılar.

Balkabağı, elma ve salatalık ile birlikte tatlı-ekşi bir salata haline getirildiğinde meyvemsi bir tat verir. Buna karşılık dolmalık kabak ve melisa ile karıştırıldığında sebze tadı öne çıkar.

SARIMSAK

Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için çok sayıda vitamin içerir. İçerdiği Allizin mikrop öldürücüdür. Bunun haricinde bu etken madde solunumla atıldığından bronşlarda belirgin bir kramp azalması olur.

Kokusuz sarımsak tabletlerinin etkisi, allizinin solukla verilmesinin tedavi edici etkileri hedeflendiğinden tartışmalıdır. Her gün en az bir diş, soğuk algınlığında iki- üç diş sarımsak tüketimi faydalıdır Tipik koku kaçınılmazdır, ancak düzenli tüketildiğinde zamanla bir miktar azalır.

TERE

Bahçe ve manastır teresi büyük miktarlarda antibiyotik etkili benzil-izotiyosiyanat, ayrıca çok bol C vitamini, karotinoidler, potasyum ve magnezyum içerir.

-A vitamini, burun, gırtlak ve bronş bölgesindeki mukozaların direncini artırır. İdeal A vitamini kaynakları kartinoid içeren balkabağı, mango, tere ve havuçlardır.

-Magnezyum, antikorları geliştiren hücrelerin oluşumunu destekler. Bol su ve çiğ sebze tüketimiyle magnezyum alımı garantilenir.

-Çinko antikorların üretimine katılır, daha da önemlisi bağışıklık sistemi için çok önemli olan T-lenfositlerinin dayanıklılığını artırır. Bu mineral özellikle badem, yerfıstığı, balkabağı çekirdeği ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunur.

Soğuk algınlığı için: Zencefil - Zencefil çayının içindeki virüs öldürücü maddeler enfeksiyonu önler, ağrıyı ve ateşi düşürür, öksürüğü bastırır. Sakinleştirici özelliğiyle dinlenmenizi sağlar. Zencefil çayı yapmak için, 2.5 cm uzunluğundaki taze zencefil kökünü dilimleyin. Alüminyum olmayan bir kaba koyup iki bardak su ekleyin. Kabın ağzını sıkıca kapatıp 20 dakika kaynatın. İçine yarım limon suyu sıkıp, balla tatlandırın.

BAL

İçindeki Şeker tükürükle birleştiğinde antibiyotik maddeler üretilir. Ayrıca enerji içeriği yüksektir (Her 100 gramda yaklaşık 300 kcal) ve bunun açığa çıkması için sindirim sisteminin zorlanması gerekmez. Bu da balı tam da iştahın azaldığı soğuk algınlığı döneminde ideal bir besin yapar.

Bal – yeniden keşfedilen mucize silah!

En eski Budistler bile balın mikrop öldürücü özelliklerinin değerini biliyorlardı. Tüm hastalıklarda, ağır kanamalarda ve yaralanmalarda kullanılıyordu.

FENOLİK ASİTLER

Bu maddeler polifenollerdendirler. Kahve ve havucun ferula asidi de bunlardandır. Polifenoller yalnızca antibiyotik olarak etki etmekle kalmazlar, kansere karşı da iyileştirici etkileri vardır.

ZENCEFİL BEDENİNİZİ İÇTEN ISITIR

Zencefil, antimikrobiyal etkiye sahiptir ve mukoza zarlarında kan dolaşımını uyarır. Bu sebeple tıkalı olan burnu temizler. Aynı zamanda kan dolaşımını olumlu yönde etkiler.

Ayrıca balıkta ve kolza tohumu yağında bulunan omega-3 yağ asitlerinin de anti-enflamatuar etkisi olduğunu biliyoruz.

Sonuç olarak, bağışlık sistemini güçlü tutmak hastalıklara yakalanma riskinizi azaltır. Bunun için bedensel aktiviteyi artırmak, mevsimsel gıda tüketimine dikkat etmek, hayvansal besin tüketimini azaltmak, sigara ve alkol tüketimini bırakmak veya azaltmak, dönüşümlü sıcak-soğuk banyolar yaparak bedenin mevsimsel geçişlerde toleransını artırmak, sauna veya hamamda terleyerek toksinlerin bedenden uzaklaştırılmasını sağlamak, kaliteli uyumak, sağlıklı bir bağırsak florasını sürdürmeye özen göstermek, ağız ve boğaz bölgesinde ağrı ve yanma durumunda himalaya tuzu veya kaya tuzu ile gargara yapmak gerekir. Dönem dönem probiyotik desteklerle flora oluşumuna katkı sunarak karşılaştığınız virüslere karşı bedeninizin dayanıklılığını artırmanız mümkündür.

Bu ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Neden Yanlış Yaşıyoruz” ve “Nöralterapi – Başka Bir Tedavi Mümkün” kitaplarımdan faydalanabilirsiniz.

Hüseyin Nazlıkul

Odatv.com