Et yiyen insan neden daha saldırgan olur... Doğru besleniyor muyuz
Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...05-04-2020
Tüm yaşayan canlılar yaşamını sürdürmek için besine gereksinim duyarlar. Canlıdan canlıya besin çeşitleri ve gereksinimleri çok farklı gibi görünür. Ancak tüm besinlerde ortak temel öğeler vardır. Bu öğeler karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler ve minerallerdir. Bu temel öğelerin bazılarını vücut diğer temel öğeleri kullanarak üretebilir. Ancak bazıları vücut tarafından yapılamaz ve mutlaka dışarıdan hazır alınması gerekir. Çoğumuz aldığımız besinlerin ne kadar kalori içerdiğini, besinlerin içindeki temel öğelerin neler olduğunu ve bu öğelerin besinlerde hangi oranlarda bulunduğunu bilmeyiz.
Sağlıklı ve dengeli beslenmenin ne demek olduğunu anlamak için öncelikle temel besin kaynaklarını tanımamız gerekir. Yiyecekler, dört besin grubundan oluşur. Bu besin grupları süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, sebze ve meyve, ekmek ve tahıllardır. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin önkoşulu, her bir besin grubundan belli oranda tüketmektir. Herkes sağlıklı ve dengeli beslenmeyi bedenine özgün olarak keşfetmek durumundadır. Besinler vücudumuza ısı ve enerji vermek, hücrelerin büyümesini ve onarımını sağlamak ve çeşitli vücut işlemlerini düzenlemek için kullanılır.
SU TÜKETİMİNİN ÖNEMİ
Kişilerin besinlere olan gereksinimleri değişkendir. Bu nedenle genel reçetelerden uzak durmak gerekir. Çünkü insanların kalıtımsal faktörlerden dolayı gereksinimleri farklıdır. Örneğin, sütü tolere edemeyen bünyeler vardır. Bu kişiler kalsiyum gereksinimlerini sütten değil başka kaynaklardan sağlamalıdırlar.
Sağlıklı ve dengeli beslenmenin diğer önemli bir kısmı ise su tüketimidir. Su vücutta en bol miktarda bulunan bileşendir. Özellikle yaz aylarında, sıcaklık ve rutubetin yoğun olduğu aylarda su alımına çok dikkat etmek gerekir. Kilo başına yaklaşık 40 ml su içmek gerekir. Terleme ve buharlaşma ile kaybettiğimiz su arttıkça su tüketimini de arttırmak gerekir. Suyun ana görevleri besinlerin sindirimini kolaylaştırmak, besinleri hücrelere taşımak ve metabolizma sonucu meydana gelen zararlı maddeleri dışarı atmaktır.
Kalori: Bir besinin içerdiği enerji miktarı kalori ile ölçülür. Kişilerin günlük kalori gereksinimleri farklılık gösterir. Yaşa, cinsiyete, mesleğe ve ağırlığa göre değişir. Orta yaşlı bir kadının ortalama günlük kalori gereksinimi 1.500-2.000 kalori civarındadır. Eğer bu gereksinimden daha fazla kalori alınırsa, fazla kalori vücutta yağ olarak birikir. Aksine günlük aktiviteleri karşılayacak kadar kalori alınamazsa bu sefer vücut kendi dokularını kaloriye çevirmeye başlar.
Hangi yiyeceklerden uzak durmalı: Bazı yiyeceklerin besin değerleri o kadar düşüktür ki içerdikleri maddeler hastalıklara neden olabilir. Bunların başında sodyum, yağ, kolesterol, alkol ve şeker içeren besinler gelir. Sağlıklı beslenme, bunları tamamen kesmek değil az yemek anlamına gelir. Yağ türleri içinde doymuş yağlar (oda sıcaklığında katı halde bulunan tereyağı, margarin, hindistancevizi yağı vb.) kolesterol düzeyini arttırdıkları için en sağlıksız olanlardır. Kızartmalarda da ayçiçek ya da diğer bitkisel yağlardan kullanarak doymuş yağlardan kaçınabilirsiniz. Sofra tuzunda bulunan sodyum fazla alındığı takdirde yüksek tansiyona yol açar. Şeker de yüksek kalori sağlamasına karşın çok düşük besin değerine sahiptir, ayrıca şekerin dişlerimize de zarar verdiğini unutmamalıyız.
DOĞRU BESLENİYOR MUYUZ
Gerçek şu ki 20. yüzyıl insanı son derece yanlış bir beslenme kültürü geliştirmiştir ve bunda da ısrar etmektedir. Hızlı zayıflamak için kalori hesabı yapanlar, “az ama sık yiyin” tavsiyesine uyup günde on öğün yiyenler, günlük gazeteleri okuyup beslenme düzenini ayda dört defa değiştirenler ya da sadece damak lezzeti için insan bedenine son derece zararlı olan besinleri yemeyi marifet sayanlar gittikçe artmaktadır. İnsan bedeni, besin yoluyla alınanlardan meydana gelir. Bir binanın inşaatında kullandığınız kum, çimento ve demir nasıl o binanın sağlamlığını belirliyorsa, kendi bedenimizi inşa ederken kullandığımız yemekler de sağlığımızı, duygu ve düşünce dünyamızı belirler.
Örneğin kırmızı et insan vücudu için son derece zararlı bir besindir. Kırmızı et, insanın iç salgı bezlerinin hassas dengesini altüst ederek er ya da geç hastalığa yol açar. Kırmızı et tüketenlerin kalp-damar hastalıklarına ve kansere daha çok yakalandığı bilinen bir gerçektir. Bilinmeyen ise, etin insanların ruh hali üzerindeki etkisidir.
Et yiyen insanlar daha saldırgan olurlar. Duygusal olarak duyarsız ve kabadırlar. Düşünsel incelikleri algılamakta zorlanırlar. Maddiyata ve şehvete düşkün bir kişilik sergilerler. Tedirgin olurlar, çabuk sıkıldıkları için değişik eğlencelerle kendilerini avutmaya çalışırlar, yaşadıkları sebepsiz (!) sıkıntılardan kurtulmak için de içki, sigara ve uyuşturucu gibi maddelere yönelirler.
Yani kırmızı et tüketenler insan olarak taşıdıkları bedensel-duygusal-düşünsel potansiyele büyük bir darbe vururlar. “Ben yiyorum ve bana bir şey olmuyor!” diyenlerin bir de etsiz bir beslenme tarzı benimseyip aradaki farkı görmeleri, onları ikna etmeye yetecektir.
Bir sonraki yazımda ‘’hangi gıdaların iyi tolere edilebildiği, hangi gıdaların dikkatli tüketilmesi gerektiği ve gıdaların doğru hazırlanma teknikleri’’ konusuna değineceğim.
Hüseyin Nazlıkul
Odatv.com