Hastalanınca vücudumuz nasıl tepki verir
Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...21-02-2021
Bedenin sağlıklı olabilmesi için kendini sürekli düzenlemesi ve otomatik olarak tamir etmesi temeline dayanan bütüncül bir tedavi yaklaşımı benimsenmelidir. Tamamlayıcı tıbbın duayeni olan, benim de tamamlayıcı tıp ile tanışmamda ve bu alanda gelişmemde büyük emeği geçen rahmetli hocam Prof. Dr. Herget, bu yaklaşımı nöro-vejetatif ortamda tedavi olarak tanımlardı. Ben de yaptığım bu tedavilerin toplamına Nöro-Vejetatif Matriksin (Bağ Dokusu ve Temel Madde Sistemi) Tedavi ile Regülasyonu diyorum. Burada nöralterapiyi temel alarak bağ dokusunun temizlenmesi ve regülasyonu için diğer uyarı tedavilerinin de devreye girmesi söz konusudur.
Nöro-Vejetatif Matriks Tedavi Regülasyonu uygulandığında beden “kendi kendini iyileştirmek” üzere teşvik edilir ve böylece regülasyon düzensizliğine neden olan engeller veya tıkanıklıklar ortadan kaldırılır.
Bu bütüncül yaklaşım, aynı zamanda sağlığın güçlendirilmesidir. Burada asıl amaç, hastalıkla mücadeleden çok insanın sürekli sağlıklı kalması ve hastalanmaması için bedeni desteklemektir.
FONKSİYON BOZUKLUĞU
Hastalıklar birdenbire ortaya çıkmaz. Çoğu kez altta yatan pek çok küçük olumsuz uyarıdan ve başlangıçta bizi zorlamayan ya da farkında olmadığımız toksin yükünden kaynaklanırlar.
Organlarımızın tümü, sinir sistemi ve omurilik ile entegre bir şekilde bağlantılıdır. Bel omurları arasındaki çıkış noktalarından (açıklıklardan) sinir uçları çiftler halinde sağa ve sola doğru omuriliği terk eder ve buradan ilerleyerek, kaslara, eklemlere, ligamanlara, tendonlara, dolaşım sistemine ve iç organlara ulaşır. Organlardan da dallanarak kasların içlerine ve deri katmanlarına gider. Burada her santimetrede 200 sinir ucu bulunmaktadır. Bu sinir uçları “basınç, darbe” gibi mekanik uyarıları, dışarıdan gelen termal iletileri (sıcaklık değişimlerini) veya kimyasal uyarıları kaydeder. Bu sinir uçları tabii ki vücut içinden gelen sinyallere de tepki verir. Vücuttaki ağrı uyaranlarının yaklaşık %5’i farklı organlardan gelerek, cildin ve kas sisteminin sinirlerine yayılır. Bu durum bize bir kalp enfarktüsü (kalp krizi) durumunda sol kolun ve elin ağrımasının ya da safra düzensizliğinin omuz bölgesine yayılmasının sebebini açıklar. Omurganın çeşitli kısımlarından sinirlerin çıkmasına göre “farklı seviyeler = farklı segmentler”den bahsedilir. Her segmentten çıkan sinirlerle farklı organlar beslenir. Hangi segmentteki organın hasar görmüş olduğu ve hasarın hangi cilt bölgesine yayıldığı doktor tarafından saptanmalıdır.
Bu konuda eğitim almış olan bir nöralterapi uzmanı hekim segmental düzensizlik diye tanımlamış olduğumuz fonksiyon bozukluğunu hemen fark eder. Sorunlu organdan kalkan sinir refleksleri yoluyla belirli cilt bölgelerinde ağrılı veya aşırı uyarılmış alanlar bu tanımlamanın yapılmasına yardım eder.
Saklanmış “sessiz” hastalık süreçleri “Bozucu Alan” olarak adlandırılır. Bozucu alanlar, genellikle saklı kalmış kronik iltihaplanmaları, kronik sorunları veya sakatlanmaları gösterir. Bu hastalıklar herhangi bir belirti vermez, bu yüzden sıklıkla fark edilemez. Ancak organizma için devamlı yük oluşturur ve onu zamanla aşırı yükler. Dolayısıyla otonom sinir sisteminin işini aksatır ve önemli vücut görevlerinin sağlıklı akışının devamına engel olur.
Bu konuda ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Nöralterapi-Başka Bir Tedavi Mümkün” kitabımdan faydalanabilirsiniz.
Hüseyin Nazlıkul
Odatv.com