Neden ve ne kadar su içmeliyiz
Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...04-09-2022
İnsan, besin maddelerinin eksikliğinde haftalarca hatta yıllarca yaşayabilirken susuzken yaşam ancak birkaç gün idame ettirilebilir. Vücudumuzun %60-70’ini oluşturan su, yaşam için vazgeçilmezdir. Vücut su içeriği bireysel farklılıklar gösterir ve yaş ilerledikçe azalır. Her ne kadar su miktarı azalsa da görevi ve önemi aynı kalır.
Suyun asıl kaynağı doğadır, vücudun ihtiyacı olan su kaynakları canlı su dışında madensuyu (soda değil), çok açık bitki çayları, ayran, taze meyve ve sebze suları ile de sağlanabilir. Suyun kaynağı yalnızca içilen sıvı gıdalar değildir, besinlerin parçalanmaları sonrasında oluşan su da ihtiyacımızın bir kısmını karşılar. Yine de en değerli içecek her zaman sudur. İçilen suyun miktarı kadar ne zaman içildiği ve kalitesi de önemlidir. Özellikle de canlı su cam şişede, toprak kapta, akarsudan alınan ya da bazı medikal sistemler ile canlandırılan sudur.
Çay, kahve, alkollü ve alkolsüz içeceklerin hiçbiri suyun yerine geçmez. Ülkemizde çok tüketilen çay, kahve, meşrubatlar ya da alkol, su ihtiyacını karşılamadığı gibi diüretik (su atıcı) oldukları için vücudun su ihtiyacını artırırlar.
NE KADAR SU İÇMELİYİZ
En sık sorulan sorulardan biri, günlük su ihtiyacının ne kadar olduğudur. Bu soruya verilen cevap genellikle 1.5-2 litre’dir. Fakat her bireyin su ihtiyacı farklıdır. Yapılan çalışmalar ile bilimsel olarak kanıtlanmış olan miktar, 40 ml/kg’dır. Bu miktarın, egzersiz yapıldığında (öncesinde en az 500 ml, egzersiz sırasında 250 ml ve sonrasında 500 ml su ek olarak içilmeli), kafeinli ve alkollü içecekler tüketildiği zamanlarda (bir bardak veya kadeh başına ortalama 200 ml su ek olarak içilmeli) ve yaz aylarında 50 ml/kg’a kadar artması gerekir.
Günlük içtiğiniz suyu ölçemiyorsanız ve yeterli olup olmadığını merak ediyorsanız bunu anlamanın en pratik yolu, idrar rengi takibidir; açık renkli, rengi suya yakın olan ve kokusuz idrar yeterli su tüketildiğinin göstergesidir.
NEDEN SU İÇMELİYİZ
Susuzluk hastalıkların oluşmasını kolaylaştırıcı ya da zemin hazırlayıcı bir faktör olduğu kadar, iyileşmeyi de engelleyen önemli bir faktördür. Susuz bir bedenin sağlıklı olması beklenemez.
Günlük su ihtiyacı karşılanmadığında kanın yoğunluğu artar, organlara az miktarda oksijen ve besin maddesi taşınır (bunun sonucu hipoksi belirgin hale gelir); hücrelerde kronik dehidratasyon (sıvı ve su kaybı) meydana gelir ve bağışıklık sistemi zayıflar, temizlenemeyen beden zaman içinde asidik hale gelir ve hastalıklara zemin hazırlar. Susuzluk asitliğe, asitlik de hastalıklara giden yoldur. Susuzluğun dezavantajları er ya da geç, genç ya da ileri yaşta, hastalıkta ya da iyileşme döneminde karşımıza çıkacaktır.
İnsanın yaşamını devam ettirmesi için en az oksijen kadar önemli olan suyun, vücutta görevlerini ve önemini şöyle sıralayabiliriz:
- Dokunun sağlıklı beslenmesi için temel maddedir.
- Tükürük ve mide salgısında bulunarak, gıdaların parçalanmasına ve sindirimine destek sağlar.
- Toksin ve diğer atık maddelerin vücuttan atılmasını sağlar.
- Vücut ısısını düzenler.
- Böbreklerin iyi çalışmasını sağlar.
- Eklemlerin kayganlaşmasını sağlar.
- Hücredeki tüm reaksiyonlarda önemli rol oynar.
- Vitaliteyi artırır.
- Bu liste uzar gider... Çünkü su hayattır.
Bu konuda ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Antienflamatuar Beslenme Rehberi’’ kitabımdan faydalanabilirsiniz.
Hüseyin Nazlıkul
Odatv.com