Neden yaşlanırız

Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...

İnsan vücudunda hücrelerin bölünerek yeni hücre oluşturabilmelerinin sayısı sınırlıdır ve sonuna kadar bölünebilen tek hücre kanser hücresidir. Dolayısıyla kanserin sırrının çözülmesi insanın yaşlanma olgusuna da ışık tutacaktır. Yaşlanmak doğal bir süreçtir ve ortalama insan ömrünün 75 yıl olduğu iddia edilmektedir. Bilim bu süreyi uzatmak için elinden geleni yapmaktadır. Yapılan çalışmalarla beslenme düzeni ve beslenme tarzının yaşlanma, sağ kalım üzerinde birincil ve en önemli role sahip olduğu gösterilmiştir.

Doğum, büyüme, yaş alma ve ölümün birbirini izlediği bu doğal süreçte yaşlanmaya dair çeşitli teoriler var. Bu teorilerden en kabul göreni bedende gerçekleşen reaksiyonlardan ortaya çıkan atık ürünlerin vücutta birikmesidir. Yaşamak için ve gerekli temel enerjimizi karşılamak için gerçekleşen reaksiyonların sonunda vücutta asit atıklar oluşur. Bu atıklar idrar, dışkı, ter veya nefes yoluyla vücuttan dışarı atılır. Ancak oluşan asidik atıkların tamamından kurtulamayız. Yıllar geçtikçe bu atıklar birikir. Yaşlanma, bağ dokuda asit metabolitlerin birikmesinin bir sonucudur.

NEDEN: ASİT BİRİKİMİ

Cleveland Kliniği’nin kurucularında Dr. George W. Cril’e göre, “Doğal ölüm yoktur. Doğal ölüm olarak adlandırdığımız şey ilerleyen asit yoğunlaşmasının geldiği son noktadır.”

Sağlıklı bedenin asit birikimlerini tolere etme kapasitesi vardır. Ancak bu kapasite aşıldığı zaman yaşam kalitesini bozan ciltte kırışıklık, yorgunluk, dolaşan ağrılar, ağırlık hissi, saç-tırnak kalitesinde bozulma, ciltte lekelenmeler gibi klinik süreçler ortaya çıkmaya başlar. Tüm bunların altında yatan başlıca neden asit birikimidir.

Yaşamayı tercih ettiğimiz ya da zorunlu kaldığımız metropol yaşamı, sanayileşmenin beraberinde getirdiği çevre kirliliği, hızlı iletişim ile rekabetin sebep olduğu aşırı stres, alkol-sigara benzeri toksin tüketimleri, doğal olmayan beslenme tipleri (hazır gıda, boyalı maddeler, koruyucu maddeler, suni kimyasal gübreler, hormonlu gıdalar vb.), asitli içecekler, enerji içecekleri, yüksek proteinli beslenme vücudumuzdaki asit yoğunluğunu daha da artırmaktadır. Teknolojik ve sanayileşmiş rafine yaşamlarla daha asidik bir yaşama doğru kayıyoruz. Yaşlandıkça daha hızlı oranlarda bikarbonat kaybetmeye başlıyoruz. Bu kaybı karşılayamadığımız noktada ise daha hızlı yaşlanıyoruz.

HASTALANMAYA MAHKUMDUR

1996 yılında Dr. Lynda Frossetto ve Antohony Sebastian tarafından Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan araştırmada yaşla birlikte asit radikallerinin arttığı buna karşılık bikarbonat miktarının düştüğü tespit edilmiş, yaşla birlikte metabolik asidozun nasıl ortaya çıktığı bilimsel olarak açıklanmıştır.

İdeal olarak insan vücudunun alkali olması gereklidir. Hastalıklara sebebiyet veren mikrop ve virüslerin en çok tercih ettikleri ortam asidik ortamdır. Ortamın pH’sının yükseltilerek alkali hale getirilmesi ile mikrop ve virüslerin yaşayamayacağı bir ortam yaratılarak hastalıkların önüne geçilebilir.

Kandaki asit miktarının çok az bir oranda artması ise akışkanlığı olumsuz yönde etkiler, kanın akışkanlığını azaltır, dolaşımı zorlaştırır. Kan dolaşımının bu şekilde olumsuz etkilenmesi dejeneratif hastalıkların oluşmasını tetikler. Çünkü yeterince beslenemeyen her doku hastalanmaya mahkumdur, hatta zaten hastadır.

Bu konuda ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Güzel, Mutlu ve Sağlıklı” kitabımdan faydalanabilirsiniz.

Hüseyin Nazlıkul

Odatv.com