Otoimmün hastalıklarında gizemli artış: Vücudunuz çığlık atıyor

Otoimmün hastalıklar son yıllarda hızla artmış ve neredeyse bir "halk sağlığı sorunu" haline gelmiştir. Bu hastalıklar, etkilenen organa ve hastanın yapısına bağlı olarak çok farklı şekillerde ortaya çıkar.

Geleneksel tıp, bu hastalıkları "idiopatik", yani bilinmeyen nedenli olarak kabul eder. Bu hastalıklar arasında Multipl Skleroz, Romatoid Artrit, Fibromiyalji, Ankilozan Spondilit, Sjögren Sendromu, Kronik Yorgunluk, Crohn Hastalığı ve Hashimoto Tiroiditi gibi hastalıklar yer alır.

Neden Nedeni Keşfedilemiyor?

Tıptaki ilerlemelere rağmen, bu hastalıkların nedeni belirsiz kalmaktadır, çünkü tek bir neden yoktur. Bunun yerine, bir dizi faktörün karmaşık bir şekilde birleşmesiyle ortaya çıkan ve bağışıklık sisteminde ciddi bir bozulmaya yol açan durumlar söz konusudur. Bu faktörler, genetik yatkınlıklardan çevresel toksinlere, beslenme bozukluklarından hormonal dengesizliklere kadar geniş bir yelpazeye yayılabilir.

Regülasyon Tıbbı Neden Bu Kadar Başarılı?

Regülasyon Tıbbı, diğer adıyla Biyolojik Tıp, bütüncül bir yaklaşımla, farklı nedenlerin etkileşimini dikkate aldığı ve bağırsakları bağışıklık sisteminin ana düzenleyicisi olarak ele aldığı için bu kadar etkili olmaktadır. Bağırsak, vücudun bağışıklık yanıtında kilit bir rol oynar ve bu nedenle bağırsak florasının dengesi, otoimmün hastalıkların tedavisinde merkezi bir öneme sahiptir.

Otoimmün hastalıklarda sıkça görülen başlıca faktörler şunlardır:

  • Ağır Metal Yüklenmeleri: Özellikle cıva ve kurşun gibi ağır metallerin vücutta birikmesi, bağ dokularında ve hücrelerde kronik inflamasyona yol açabilir.
  • Bağırsak Florası ve Bağırsak Mukozasında Bozukluklar: Bağırsak sağlığının bozulması, bağışıklık sisteminin yanlış tepki vermesine neden olabilir.
  • Gıda İntoleransları ve Gıda Duyarlılıkları: Vücut, bazı gıdalara aşırı duyarlı olabilir ve bu da kronik inflamasyona katkıda bulunur.
  • Candida Albicans: Bağırsakta aşırı çoğalan bu maya mantarı, toksinler üreterek bağışıklık sistemini baskılayabilir.
  • Hormon Dengesizlikleri ve Otonom Sinir Sistemi Bozuklukları: Hormonların düzensizliği ve sinir sistemi üzerindeki bozukluklar, bağışıklık tepkilerinin anormal şekilde çalışmasına neden olabilir.
  • Diş Enfeksiyonları ve Kronik Çene İltihapları: Bu bölgedeki gizli enfeksiyonlar, bağışıklık sistemini sürekli olarak tetikleyebilir ve otoimmün tepkilere yol açabilir.

Bağ Dokusunda Biriken Asit Toksin Yükü ve Kronik İnflamasyon: Bağ dokusu, vücudun çeşitli toksinleri ve asitleri depoladığı bir alan olarak işlev görür. Ağır metallerin, çevresel toksinlerin ve beslenme yoluyla alınan zararlı maddelerin bu dokularda birikmesi, kronik inflamasyon süreçlerine yol açar. Bu kronik inflamasyon, bağışıklık sistemini sürekli olarak uyararak otoimmün hastalıkların ortaya çıkmasına veya şiddetlenmesine neden olabilir. Bu nedenle, detoksifikasyon tedavileri ve bağ dokusunun temizlenmesi, otoimmün hastalıkların tedavisinde hayati bir öneme sahiptir.

Kişiye Özel Eliminasyon Diyetleri ve Doğru Beslenmenin Önemi: Otoimmün hastalıkların yönetiminde doğru beslenme, hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre şekillendirilmelidir. Üstünkörü bir eliminasyon diyeti yerine, kişiye özel analizlerle besin duyarlılıkları, alerjiler ve intoleranslar belirlenmeli, hatta candida gibi potansiyel patojenler tespit edilmelidir. Bu analizler ışığında oluşturulan bir beslenme planı, bağışıklık sistemini dengeleyebilir ve inflamasyon süreçlerini kontrol altına alabilir.

Nöralterapi ve Vital Besinlerin Önemi: Nöralterapi, otoimmün hastalıkların tedavisinde sinir sisteminin düzenlenmesine yardımcı olan etkili bir yöntemdir. Bu terapi, sinirlerin ve hücrelerin elektriksel dengesini yeniden sağlar, inflamasyonu azaltır ve bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna dönmesine yardımcı olur. Nöralterapi, özellikle lokal anestezik enjeksiyonlarla sinir hücrelerini düzenleyerek kronik ağrı döngüsünü kırabilir ve bağışıklık sisteminin yeniden dengeye kavuşmasını sağlar.

Vital besinler ve ortomoleküler tıp, otoimmün hastalıkların tedavisinde kritik bir rol oynar. Vücuda gerekli olan vitaminler, mineraller, iz elementler ve esansiyel yağ asitleri sağlanarak, hücresel fonksiyonlar desteklenir ve inflamasyon süreçleri hafifletilir. Bu besinlerin eksiklikleri giderildiğinde, bağışıklık sistemi güçlenir ve hastanın genel sağlık durumu iyileşir.

Manyetik Alan Tedavisi ve Diğer Tamamlayıcı Yöntemler: Manyetik alan tedavisi, hücresel enerji üretimini artırarak inflamasyonu azaltabilir ve vücudun doğal iyileşme süreçlerini destekleyebilir. Bu tedavi, özellikle kronik inflamasyonun ve otoimmün hastalıkların yönetiminde tamamlayıcı bir yöntem olarak büyük önem taşır.

Akupunktur, ozon tedavisi ve diğer tamamlayıcı tıp yöntemleri, kişiye özel olarak uygulanabilir. Bu tedaviler, vücudun enerji akışını düzenler, toksinleri temizler ve bağışıklık sistemini dengeleyerek hastanın iyileşme sürecini hızlandırır.

Sonuç: Otoimmün hastalıklar karmaşık ve çok yönlü bir yaklaşımla ele alınması gereken durumlardır. Regülasyon tıbbı, nöralterapi, doğru beslenme, vital besin desteği ve diğer tamamlayıcı tedavi yöntemleri ile otoimmün hastalıkların yönetiminde önemli başarılar elde edilmektedir. Altta yatan nedenlerin belirlenmesi ve kişiye özel tedavi planlarının oluşturulması, hastaların yaşam kalitesini artırmada ve hastalık süreçlerini kontrol altına almada kritik bir rol oynar.

Odatv.com