Probiyotiklerin İnsan Sağlığındaki Önemi
İnsanlar kendi hücrelerinden sayıca 10 kat fazla (100 trilyon) olan faydalı bağırsak mikroplarıyla (probiyotikler) ortak bir yaşam sürdürmektedir.01-01-1970
Probiyotikler = Yararlı bağırsak mikropları (bakteriler ve mantarlar)
İnsanlar kendi hücrelerinden sayıca 10 kat fazla (100 trilyon) olan faydalı bağırsak mikroplarıyla (probiyotikler) ortak bir yaşam sürdürmektedir.
Faydalı bağırsak mikropları çeşitli yararlarının yanında, dış ortamdan gelen zehirli maddelerin kana geçmesini engelleyen koruyucu bir tabaka oluştururlar. Bağırsaktaki mikrop dengesinin zararlı mikroplar lehine değişmesi, yani bağırsaktaki mükemmel dengenin bozulması çok sayıda ciddi ve müzmin hastalığa yol açar.
Son yıllarda rafine gıdaların tüketimindeki artışa paralel olarak turşu, yoğurt ve çeşitli salamuralar gibi geleneksel fermantasyon gıdalarının az tüketilmesi, süt ve yoğurt gibi fazla tüketilenlerin ise ekşimemesi ya da kesilmemesi için pastörize edilmesi vücudumuzun mükemmel probiyotik dengesini alt üst eder.
Probiyotik – Prebiyotik
Besinlerle yeterli miktarda alındığında sağlığı olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir. Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını artıran, aktivitesini uyaran ve sağlığı olumlu yönde etkileyen maddelere (besinsel lifler gibi) ise prebiyotik denir.
Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (700 gr) kadar faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Çeşit olarak sayıları 500’ün üzerinde olan bu bakteri ve mantarlar, normal bağırsak florasını oluştururlar ve 400-500 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak sümüksü zarını koruyucu bir tabaka şeklinde kaplarlar.
Probiyotiklerin görevleri:
- Mukozal kaynaklı bağışıklık sistemini güçlendirmek
- Yiyeceklerin hazmını kolaylaştırmak
- Besin alerjilerini ve egzemayı önlemek
- Vitaminleri (K, biotin, B12, niasin vb.) sentezlemek
- Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak, bağırsak geçirgenliğini azaltmak
- Zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek
- Kronik enflamatuar (iltihaplı) hastalıkların oluşumunu engellemek
- Kanseri önlemek
- Romatizmal rahatsızlıkların oluşumunu engellemek
- Yaşlanmayı yavaşlatmak
- Depresyonu hafifletmek
- Otizm bulgularını hafifletmek
- İshali önlemek ve tedavi etmek
- İdrar yolu iltihaplarını önlemek
- Kabızlığı tedavi etmek
- Böbrek taşlarının (oksalat) oluşumunu azaltmak
Bağırsak florasının bozulmasının başlıca nedenleri
- Karbonhidrattan zengin gıdalar
- Rafine gıdalar
- Çeşitli toksinler
- Antibiyotikler
- Sezaryenle doğumlar
Bağırsak florasının bozulmasının sonuçları
Probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu koruyucu tabakanın ortadan kalkması, bağırsak geçirgenliğini artırır. Yeterli sindirilememiş yiyecek maddeleri ve nötralize edilmemiş toksinler kan dolaşımına geçer. Bunun sonucu olarak karaciğer, böbrek, bağ dokusu ve akciğerlere binen yük artar. Karaciğerin nötralize edemediği toksinler dolaşıma karışır.
Bağışıklık sistemi, yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıklarına karşı aşırı bir şekilde uyarılır. Bu yabancı protein parçacıklarının bazıları vücudun kendi proteinlerine çok benzer. Bağışıklık sistemi aşırı uyarıldığı zaman, kendinden olanı yabancıdan ayıramaz. Ona zarar verirken kendinden olana da zarar verir. Bu mekanizma da otoimmün hastalıkların başlıca nedenidir.
Diyetle sağlıklı bağırsak florası nasıl sağlanır?
Undan ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet, bağırsak florasının koruyuculuğunu artırır. Fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, sirke, tuzlama yiyecekler) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırır. Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü ve yoğurttur.
Pastörizasyon, gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder!
Süt ve yoğurt tüketirken dikkat edilmesi gereken noktalar: Mümkünse uzun ömürlü sütlere göre daha düşük ısıda pastörize edildiği için günlük süt ya da temiz günlük çiğ mandıra sütü tüketilmelidir. Ayrıca günlük süt ve mandıra sütünün vitamin ve kalsiyum içeriği uzun ömürlü sütten daha zengin olduğundan uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini tercih etmeyin. Sadece ekşiyen ve/veya kesilen süt ve yoğurtları yiyin. Bulamazsanız kendiniz yapın; hem daha ucuz hem de daha sağlıklıdır.
Tedavi ya da önleme amaçlı olarak probiyotiklerin kullanıldığı çeşitli hastalıklar
İshal: Yapılan çok sayıda çalışma, probiyotikli yiyeceklerin ishal tedavisinde son derece başarılı olduğunu göstermiştir.
Geleneksel halk tıbbında ishalli kişilere yoğurt verilmesi yaygın bir uygulamadır. Probiyotikler virüs ishallerinde daha etkili olmakta, dizanteri şeklindeki ishalleri ise fazla etkilememektedir.
Antibiyotik ishali: Oral antibiyotik kullananların yaklaşık %20’sinde bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak ishal gelişmektedir. Probiyotikler antibiyotik ishallerinin önlenmesi ve tedavisinde oldukça başarılıdırlar.
İrritabl bağırsak sendromu: İrritabl bağırsak sendromu her yaş grubunda görülebilen, günde 4 - 10 kez mukuslu ve sulu ishalle kendini gösteren bir bağırsak hareket bozukluğudur. Probiyotikler irritabl bağırsak sendromunda ishali azaltmaktadır.
Crohn hastalığı – ülseratif kolit: Crohn hastalığının ve ülseratif kolitin, bağırsaktaki mikroorganizma dengesinin hastalık yapan mikroorganizmalar lehine bozulması sonucu gelişen bir tepki olduğu düşünülmektedir. Probiyotikler bağırsaklarda sağlıklı bir mikroorganizma dengesi kurarak Crohn hastalığı ve ülseratif kolit bulgularını hafifletebilirler.
Yağ ve protein sindirimi: Süt ürünlerinin içindeki probiyotikler, bağırsakta bulunan proteinlerin ve yağların sindirilmesini sağlar. Yani yiyeceklerin hazmını kolaylaştırırlar.
Proteinlerin en küçük birimlerine (aminoasitler) kadar indirgenmesi (protein hidrolizi) alerjik olayların oluşumunu azaltabilir.
Romatizma: Dolaşıma dahil olmuş toksinler asit özelliktedirler. Bu toksinler alkali özellik taşıyan kıkırdak dokusuyla temas ettiğinde eklemlerde enflamasyon meydana gelmektedir. Romatizmal hastalıklarda, bağışıklık sistemi baskılanmak yerine dengelenmelidir. Burada probiyotiklerin yeri önemlidir.
Kanser: Yaygın olarak kullanılan bir probiyotik kaynağı olan yoğurdun anti-kanserojenik (kanseri önleyici ve tedavi edici) etkilerinin olabileceği gösterilmiştir.
Meme kanseri: Meme kanseri kadınlarda en çok görülen kanser çeşididir. Çok güçlü deliller olmamasına rağmen, yoğurt gibi fermente süt ürünlerinin kullanılmasının meme kanserini azalttığı çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.
Kalın bağırsak kanseri: Kalınbağırsak kanseri (kolon kanseri), gelişmiş ülkelerde en çok görülen tümörler arasında ikinci ya da üçüncü sıradadır. Deneysel ve epidemiyolojik çalışmaların birçoğu, probiyotiklerin kolon kanserinden korunmada önemli bir rolü olduğunu göstermektedir.
İdrar yolu hastalıkları ve probiyotikler
Probiyotikler, genital enfeksiyonları ve üriner sistem enfeksiyonlarını azaltırlar. Bu özelliklerini vajina pH’sının düşürülmesi ve hastalık yapan bakterilerin mukozaya yapışmasının engellenmesi (yarışmalı inhibisyon) ile sağlarlar.
Alerjik hastalıklar ve probiyotikler
Probiyotikler inek sütü alerjisi, atopik egzama ve diğer alerjik hastalıkların profilaksisinde (korunma) ve tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır.
Probiyotikler bağırsaklardaki koruyucu mukoza bariyerini güçlendirirler; böylece bağırsak geçirgenliğini azaltarak alerjik maddelerin kana geçmesini engellerler. Süt proteinleri, tripsin ve pepsin enzimleri yerine probiyotiklerin enzimleriyle parçalanır.
Romatoid artrit ve probiyotikler
Floranın bozulması sonucu bağırsak geçirgenliğinde meydana gelen artışın, sadece bağırsakta değil, bağırsak dışı birçok organda da iltihaplı hastalıklara yol açtığı düşünülmektedir. Yeni tanı almış romatoid artritli hastaların bağırsak florasının normal olmadığı saptanmıştır.
Probiyotiklerden zengin bir diyetin antiromatizmal ilaç ihtiyacını azalttığı ve klinik bulguları hafiflettiği gözlenmiştir.
Otistik çocuklarda bağırsak florası
Otistik çocukların çoğunda bağırsak florası bozulmuştur. Bu çocuklarda patojen bakteriler, mantarlar ve parazitler aşırı şekilde ürer. Bu patojen mikroorganizmalar yiyeceklerin sindirimini bozar ve çeşitli toksinlerin oluşmasına yol açar.
Sezaryenle doğum ve probiyotikler
Bebek doğum sırasında vajinadan gelen probiyotiklerle (laktobasiller ve bifidobakteriler) karşılaşır. Bebek anne sütüyle beslendikçe normal flora gelişir. Sezaryenle doğan bebekler direkt olarak dış ortamda bulunan mikroplarla karşılaştığından bu bebeklerde normal flora oluşamaz. Doğum sonrası ilk kolonize olan floradan sağlıklı floraya geçiş, uygun beslenme ortamı sağlansa bile oldukça zordur. Bunun sonucu olarak sezaryenle doğan çocukların bağışıklık sorunları daha sık olmaktadır. Sağlıklı bir ağız ve bağırsak florası oluşmadığından, kişilerin bağışıklık sistemleri zayıf olmaktadır ve alerjilere yatkınlık sorunuyla daha sık karşılaşılmaktadır.