Süt içmek sanıldığı gibi sağlıklı değil... Bildiklerinizi unutun

Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...

Süt şekeri olan laktoz, tüm süt ve sütten yapılan ürünlerde bulunur. Süt tüm dünyada sağlıklı içeceklerin başında gelir. Özellikle çocukların, hastaların ve osteoporoz riski olanların temel içeceğidir. Yatarken süt, uyanınca süt, hastayken süt, iştahsızken süt... Ancak bugüne kadar bize öğretilenlerin tersine süt sanıldığı kadar faydalı bir besin değildir.

Şöyle düşünmemiz gerekir; eğer sağlıklı büyümemiz ve sağlıklı olmamız için süt bu kadar elzem bir içecek olsaydı yaratan bizi ve bu evreni yaratırken anneler dışında doğal süt kaynakları yaratırdı. İnek, koyun, keçi ve kadın yani süt kaynağı olan tüm dişiler süt yapımlarını bebeklerinin ihtiyacı süresince devam ettirir. Süt üretimi, sağlıklı ve müdahalesiz (sezaryen olmayan doğumlar, ilaçsız yaklaşımlar...) koşullarda dişi bedeninin bebeği ile teması sonucu başlar. İhtiyaç bittiğinde kadının süt üretimi de biter. Bu durum tüm canlılar için geçerlidir. Doğaya bakarsak hiçbir hayvan başka bir türün sütünü içmez. Bebeklik dönemini geçtikten sonra erişkin olan hayvan zaten süt içmez ancak açlıktan ölmek noktasında ise hayatta kalabilmek için içer. Peki, biz bugün ne yapıyoruz? Kısa dönem anne sütü ve ömür boyu inek sütü!

Anne sütünün kısa dönem olmasının sebepleri çok trajiktir; başlıca sezaryen doğum, kötü beslenme, stres, çalışan anne ve az da olsa estetik kaygılar… Anne sütü yerine verilen inek sütü doğal bir kaynak değildir. Sürekli süt temini için inekler sık hamile bıraktırılıyor ya da büyük üretim tesislerinde uyarı metotları kullanılıyor. Zorlamalı ve uyarmalı şekilde elde edilen bir başka türün sütü insan bedeni için ne kadar faydalı olabilir?

Süt kaynağı olan hayvanların sık hamile bırakılması ya da süt verme döneminin uzun olması için yapılan uyarılar, hayvanların beslenme şekilleri (hareket etmeden, suni yemler hatta ilaçlı yemler), sütün makineler ile toplanması, bir sürü işlem sonrasında market raflarında çok sayıda koruyuculu kutular içinde uzun süreler beklemesi ile sofraya gelen sütün sağlıklı olup olmayışını gerçekten herkesin sorgulaması gerekir.

Her şeye rağmen günümüzde sağlık ve gıda sektörünün de etkisi ile süt en sık tüketilen ürünlerden biri olmaya devam ediyor. Ancak son yıllarda laktoz intoleransının görülme sıklığının artışı da üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir diğer sonuçtur.

LAKTOZ İNTOLERANSI NEDİR

İntolerans, tolere edememek anlamına gelir. Konumuz beslenme olduğu için intolerans sindirim işlemini yapamamayı ifade eder. Laktoz intoleransı, süt ve süt içeren besinlerin sindirilememesi demektir.

Günümüzde sayısı her geçen gün artan laktoz intoleransının üç tipi vardır. İlk 2 tipin oluşma nedeni laktaz enzimi ile ilgili iken, üçüncü grubun oluşma sebebi başkadır. Kısaca laktoz intoleransı tiplerini inceleyelim:

1- Doğuştan var olan laktoz intoleransı (Primer laktoz intoleransı): Primer laktoz intoleransını anlayabilmek için laktazın ne olduğunu bilmek gerekir. Laktaz, laktozu parçalayan maddenin adıdır. Bir enzimdir. Laktozun emilip kana karışabilmesi için parçalanması gerekir. İki alt birimden (galaktoz ve glikoz) oluşan laktoz, incebağırsak mukozasından üretilen laktaz enzimi sayesinde parçalanır ve ancak bu şekilde emilir. Primer laktoz intoleransında doğumdan itibaren hiç aktif laktaz enzimi bulunmaz ve laktoz hiç kullanılamaz. Bu grup oldukça nadir görülür. Tanısı henüz bebeğin sütle tanıştığı zamanlarda konulur.

2. Sonradan gelişen laktoz intoleransı (Edinsel laktoz intoleransı): En sık rastlanan formdur. Bu grupta laktaz aktivitesi, doğumda yüksektir, ilerleyen yaşla birlikte azalır. Bu nedenle yaşlı kimseler fazla miktarda süt ve süt ürünü tüketemezler.

3. Bir hastalığın ardından gelişen laktoz intoleransı (Sekonder laktoz intoleransı): Bağırsakların iç yüzeyini örten mukoza tabakasının hastalıklarının sonrasında gelişen gruptur. Bağırsak hastalıklarında mukozanın üzerinde bulunan floranın (mikroorganizma topluluğu) dengeleri bozulur. Bağırsak flora bozukluğu anlamına gelen bu duruma disbiyozis denir.

Sekonder, bir durumun ardından durumla ilgili olarak anlamına gelir. Sekonder laktoz intoleransı, her ne sebeple olursa olsun bağırsak flora bozukluğuna sekonder olarak meydana gelir. Sık görülür. Bu grubun laktaz ile bir ilgisi yoktur. Sorun bozulmuş olan bağırsak mukoza geçirgenliğidir. Geçirgenliği bozulan mukoza süt ve süt ürünlerinde bulunan laktozun emilimini gerçekleştiremez. Günümüzde sağlıksız beslenme ve sık ilaç kullanımı ve benzeri pek çok sebep ile görülme sıklığı artmaktadır. Ancak başarılı bir tedavinin ardından laktoz intoleransı ortadan kalkar ve kişi yeniden laktoz içeren süt ve süt ürünlerini tüketebilir. Dengeli ve az miktarda tüketmek gerekir.

Yetişkinlerin %70’inde farklı düzeylerde laktoz intoleransı mevcuttur. İntoleransa neden olan süt ve süt ürünlerinin miktarı, insandan insana değişen semptom çeşitliliğine neden olur. Bağırsak laktaz aktiviteleri düşük olan birçok insan bir bardak sütü laktozu düşük olduğu için sert peyniri ve yoğurdu rahatlıkla tüketebilirler. Ancak bazı intolerans vakaları ise içinde bir kaşık süt olan gıdalarla bile hızla ve çok sayıda şikayete maruz kalabilir.

Bu konuda ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Güzel, Mutlu ve Sağlıklı’’ kitabımdan faydalanabilirsiniz.

Hüseyin Nazlıkul

Odatv.com