Yaşlanmayı geciktirmenin yolları
Dr. Hüseyin Nazlıkul yazdı...06-06-2021
Besinlerin oksijen ile yanması hücrelere yaşamak için gerekli olan enerjiyi sağlar, esas beslenme budur: “Hücreye enerji sağlamak.” Beslenmemizin amacı yaşamak için enerji temin etmektir. Vücudun ister protein, ister karbonhidrat ve ister yağ olsun her türlü besine ihtiyacı vardır. Karbonhidratlar hızla yakılıp enerji sağlarken kolesterol ve yağ asitleri ise depo enerji kaynaklarıdır. Dengeli ve düzenli beslenme, asit ve alkali beslenme kişinin yaşlanmasını geciktirecek önemli adımların başında gelmektedir.
Bilginin ömrü kısaldıkça beslenme tiplerinin sayısı artmaktadır. Sağlıklı yaşam için önerilmiş faydalı gibi görünen çok sayıda diyet zaman içinde kişiyi riske sokan durumlar yaratabilir. Örneğin; sadece protein ağırlıklı diyetleri değerlendirelim: protein yakıldığı zaman atık ürün olarak ürik asit ve amonyak oluşur. Ürik asit zehirli bir asittir ve mineraller ile nötralize edilemediğinde vücut için son derece tehlikeli hale gelir. Beden asiditeyi dengelemeyi mineraller ile en çok da kalsiyum ile gerçekleştirir. Kalsiyumun en bol kaynağı kemiklerdir. O zaman uzun süreli protein diyeti yapanlarda osteoporoz riski artar.
Yaşlanma karşıtı beslenme bir ömür boyu sürecek olan bir yaşam şekli olmalıdır. Sağlıklı ve doğal besinlerle, dönüşümlü bir düzen içerisinde, doğru pişirme yöntemleri ile özenli miktarlarda yenilen yemek bizi geç yaşlandıracaktır.
DÜZENLİ EGZERSİZ
Kişinin yaşam şekline, beden yapısına ve tabi ki yaşam koşullarına uygun egzersiz yapmak, yaşam kalitesi ve yaşlanmanın geciktirilmesi için çok önemlidir. Egzersiz kan dolaşımını ve lenf dolaşımını artırır, yağ yakımını sağlar, kas ve kemik yapısını güçlendirir, sindirim sitemine dolayısıyla beslenmenin düzenli olmasına yardımcı olur. Burada önemli bir nokta gözden kaçmamalıdır; spor ancak düzenli yapıldığında yaşlanmayı geciktirebilir
CANLI SU İÇMEK
Su hidrojen ve hidroksil moleküllerinden oluşan H2O bileşiğidir. Bu kimyasal yapının proton ve elektron yükleri hızlı reaksiyon kapasitelerinden dolayı sürekli hareketlidir. Suyun tüm dinamik moleküllerde olduğu gibi elektromanyetik bir alanı, iletim ve taşıma yeteneği vardır. Yani su canlıdır. Teknolojik yöntemler ile biliyoruz ki suyun canlılığı, plastik kapların içerisinde kısa bir süre sonra (ortalama 1-4 saat sonra) ortadan kalkar ve ölü su haline gelir. Suyun faydalarını okuyacağınız tüm kaynaklarda suya ait anlatılan tüm özellikler sadece canlı su için geçerlidir. Canlı su kinetik olan (akarsu, dere, çeşme...), cam ya da toprak kaplarda saklanan sudur. Canlı su hayattır!
Kandaki bikarbonatın yüksek tutulması asidoz oluşumunu engelleyen en etkin yollardan biridir. Bunu sağlamanın en etkili yolu canlı ve alkali su tüketmektir. Kuvvetli bir çözücü olan su kanın %90’ını oluşturur. Besinler, vitaminler, mineraller, atık maddeler ve ölü hücreler kan ile taşınır. Kanın ve bağdokunun akışkanlığı sağlıklı bir beden için önemlidir. İhtiyacımız olan su kilo başına ortalama 40 ml’dir.
NÖRALTERAPİYLE REGÜLASYONUN SAĞLANMASI
Vücudun ilgili bölgelerine yapılan bir enjeksiyon tedavisidir. Nöralterapi bu özellikleri ile bir regülasyon yani düzenleme tedavisidir. Nöralterapi vücutta 3 temel dolaşımı artırır:
-Kan dolaşımı
-Lenf dolaşımı
-Sinir iletimi
Bu üç dolaşım sırasıyla dokuyu besler, temizler ve daha düzenli çalışmasını sağlar. Böylece bedenin yaşlanmasına sebep olan tüm faktörleri yavaşlatmak ya da engellemek için gerekli koşullar sağlanmış olur. Bu sebeple nöralterapi, ağrı tedavisinde kullanılmasının yanı sıra doğal bir anti-aging yöntemidir.
Bu konuda ve benzer konularda daha fazla bilgi edinmek için “Güzel, Mutlu ve Sağlıklı” kitabımdan faydalanabilirsiniz.
Hüseyin Nazlıkul
Odatv.com